Mittwoch, 11. Juni 2008

DIE WELT: BERLİN KAYBEDİYOR, İSTANBUL KAZANIYOR


BERLİN
, 10/06(BYE)--- Tirajı günde 264 bin olan muhafazakar sağ eğilimli Die Welt gazetesinin 10 Haziran 2008 tarihli sayısında, Tanja Laninger imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan yazının özet çevirisi şöyledir:

Almanya ile Türkiye arasında karar veremeyen Soner Süral, anavatanın özlemini duyuyor. Berlin'de doğup büyüyen, İzmir'de Almanca öğretmenliği bölümünü bitiren Süral, Postdam'da bilgisayar bölümünün son sömestrini okuyor. Almanlarla ilişkilerinin kopmasının ardından Türkiye'ye dönebileceğini düşünen Süral, İstanbul'da akrabaları olduğunu, iş bulmasının da sorun olmayacağını düşünüyor. Programcı olarak dünyanın her yerinde iş bulma şansının iyi olduğu görüşünde olan Süral için, para her şey demek değil. Soner Süral, kendini "evinde hissedeceği" bir yerde yaşamak istiyor.

Berlin'deki üniversite öğrencileri ve akademisyenlerin derneği olan, Berlin Türk Bilim ve Teknoloji Merkezinin (BTBTM) genel müdürü olarak görev yapan Süral, verdiği iyi danışmanlık hizmetlerinden dolayı senatonun uyum dairesinde çok takdir edilen biri. Dernek üyeleri arasında Almanya'dan dönüş konusu hararetle tartışılıyor.

Ebeveynlerinin anavatanlarına dönmeyi planlayan Türk kökenli Almanların sayısı giderek artıyor. Bavyera'da büyüyen 30 yaşındaki Handan, öğretmeninin tavsiyesine uymayarak liseye gitmiş. Daha sonra Bonn'da hukuk okuyan, şimdi ise Berlin'de bir mahkemede staj yapan Handan, bir yıl sonra eğitimini tamamlayacak. "Ondan sonra Türkiye başvuracağım ilk ülke olacak" diyen Handan, kalkınma yardımı veya siyaset alanında çalışmayı hayal ediyor.

Handan münferit bir olay değil. Türk kökenli akademisyenlerin yüzde 38'i Türkiye'ye taşınmayı amaçlıyor. Almanya'daki eğitimli Türk elitle ilgili bir araştırma (TASD) yapan Krefeld'deki araştırma enstitüsü bu ara sonuca vardı. Enstitü başkanı Kamuran Sezer, Aralık 2007 ile Ocak 2008 tarihleri arasında 173 deneğin katıldığı araştırmada, katılımcıların yüzde 21'inin Almanya'dan gitmek istemelerine mesleki gerekçeleri gösterdiklerini söylüyor ki bu anlaşılır. Ne de olsa Türkiye ekonomisinde yıllardan beri patlama yaşanıyor. Ancak en çok dile getirilen neden, eksik olan vatan duygusuydu.

Geri dönenler 12 Temmuz'da yeniden bir araya gelecekler. Her ay 30-40 kişi buluşuyor ve toplantıları organize eden Çiğdem Akkaya'nın E-postasında 700'ün üzerinde adres bulunuyor ve liste giderek uzuyor.

Bazıları için, kendilerini bağlı hissettikleri, ancak buna rağmen yeni olan Türkiye cazip geliyor. Diğerleri ise, üniversite diplomasına rağmen Almanya'da mesleki şansları olmadığı veya Alman rakipleri karşısında haksızlığa uğradıkları görüşündeler. Federal Göç Dairesinde geri dönmeye isteklilerle ilgili bir pilot proje üzerinde çalışan Ketevan Krause, görüştüğü kişilerin iyi bir yaşam umuduyla Almanya'dan gitmek istediklerini söylediklerini belirtiyor. Senato'nun uyum dairesi tarafından verilen bilgiye göre, Berlin'de 200 bin Türk kökenli yaşıyor. Kış sömestrinde Berlin'deki üniversitelere 1.714 Türk öğrenci kayıtlıydı. İçlerinden kaç kişinin bu ülkeye sırt çevirmek istediği bilinmiyor. Senato idaresinde bir eğilimden söz edilmek istenmese de, Türkiye'ye göçün yaşandığı teyit ediliyor. Essen'deki Türkiye Araştırmalar Merkezinin tahminleri, Almanya'daki işsiz Türk akademisyenlerin oranının Almanlara kıyasla üç kat daha fazla olduğu yönünde. Açlık sınırının altında yaşayan Türk kökenli hanelerin oranının yüzde 42 olduğu söyleniyor.

Şubat ayından beri Almanya Türk Öğrenci Dernekleri Birliği Genel Başkanı olan Serdar Yazar'a göre bu, "Almanlar da dahil her kesimi etkileyen küreselleşmenin bir yansıması." Humboldt Üniversitesinde sosyal bilimler okuyan Yazar, şimdi Hür Üniversitede siyaset bilimi dalında master yapıyor. Kenti sevmesine rağmen yurt dışının kendisi için bir opsiyon olduğunu belirten Yazar, herkesin mobil olması gerektiği, hiç kimsenin artık büyüdüğü ve okuduğu yerde çalışacağını hesaba katmaması gerektiğini söylüyor. Göçün ebediyen olması gerekmediğini belirten Yazar, çok sayıda emekli Türk ailenin ya da günümüzdeki üniversite mezunlarının yaptığı gibi, iki ülke arasında mekik dokunabileceğini söylüyor. Yazar, "Bizler çifte kültürlüyüz, bu bizim avantajımız" diye konuşuyor. Senatonun ekonomi dairesinde de esnek, iki veya üç dil bilen göçmen kökenli Almanların bu spesifik niteliklerinin mesleki yaşamlarında olumlu etkisi olacağı vurgulanıyor. Sözcü Petra Schwarz, "Bu insanlar mesleklerinde kültürler arası anlayışın derinleşmesi ve Türkiye ile Almanya arasındaki ticari ilişkilerin yoğunlaşmasına katkıda bulunabilirler" diye konuşuyor.

Büyük bir fırsat: Türkiye'de 2000'in üzerinde Alman şirketinin şubesi var ve bu şirketler iki kültürlüğün değerini biliyorlar. Geçen yıl ilaveten "Master of European Studium" öğrenimini tamamlayan hukukçu Selda Demir şimdi iş arıyor. 50'nin üzerinde başvuruda bulunan Demir, mart ayından beri Türkiye iş ajandasında da kayıtlı. Yaza kadar iş bulamazsa Türkiye'ye giderek doğrudan başvuruda bulunacağını söylüyor.

Berlinli milletvekili Özcan Mutlu'nun elinden gelse, bu akademisyenlerin hepsinin burada kalmasına çalışırdı. "Ülkeler arasında bir köprü kurucu olarak önemleri yadsınamasa da, bir eğitim politikacısı olarak bana göre buradan gitmek için çok değerliler" diyen Mutlu, göçmenlere iyi örnek olarak hizmet veren, gerçekten istenildiği ve yoğun bir şekilde çalışıldığı takdirde başarılacağını gösteren bu kesimin, genelde okulu iyi notla bitirdikleri için Alman çoğulcu topluma da bir şeyler verebileceğini söylüyor.

Selda Demir ise, yüksek okul diplomasına rağmen burada iş bulamadıkları için Türk akademisyenlerin gitmek istemelerinin, "yüksek eğitim görmeye değmeyeceği" şeklinde bir sinyal olarak algılanmasından endişe ediyor.

Almanya'da çok sayıda akademisyen Türk kökenleri nedeniyle geri çevrildikleri duygusuna kapılıyorlar. Türkiye Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir test de, başvuruda bulunan adaylardan ön görüşmeye Türklerle kıyaslandığında Almanların 10 kat daha fazla çağrıldığını ortaya koydu.

Serdar Yazar, bunun sadece Almanya'ya mahsus bir uygulama olmadığını, Avrupa'nın pek çok ülkesinde yerlilere öncelik verildiğini söylüyor. Ancak Yazar'a göre, "sterotip düşünce" (kalıp yargı) çok daha büyük baskı oluşturuyor. Medya ve siyasetçilerin Türk kökenli kesimi okulu yarıda bırakan şiddet eğilimli toplum olarak lanse etmesinin kutuplaşmaya ve dar görüşlülüğe yol açtığını söyleyen Yazar, "bir akademisyen olarak iyiler arasında sayılsam da, bu tür davranışlardan etkileniyorum ve o insanlarla dayanışmaya gitmek istiyorum" diye konuşuyor. Kendisine düzenli olarak göçmenlerle ilgili işler teklif edilen, ancak bu alanda çalışmak istemeyen Selda Demir de genelde kendisini bir çekmeceye kapatılmış gibi hissediyor.

Eski amiri tarafından, "Handan, Türk kökenli ve ebeveynleri fabrika işçisi olmasına rağmen çok çalışkan" diye övülmekten rahatsız olan Handan, kültürel kökeni nedeniyle değil kişisel becerileriyle öne çıkmak istiyor. Handan Ceylan için Almanya bir ana kucağı, istediği zaman geri gelip demir atabileceği bir liman gibi. "Ben buraya aidim" diyen Handan, "Kendimi Almanya'da da Türkiye'de de iyi hissediyorum, Benim için ya orası ya burası diye bir şey yok" diyor.


Bitte hier klicken, um zum Beitrag zu gelangen (in türkischer Sprache)


Share/Bookmark

Keine Kommentare: